top of page

FRANSA'DA HUKUK FAKÜLTESİNDE OKUMAK

  • Yazarın fotoğrafı: Lawis Love
    Lawis Love
  • 10 Eyl 2021
  • 7 dakikada okunur

Röportaj: Berkay GÜL

Röportajı Yapan: Stj. Av. Yeşim KORDU


Yazımızda mukayeseli olacak şekilde yabancı bir ülkede hukuk lisans eğitimi gören bir öğrenci ile ülkemizde hukuk eğitimi alan bir öğrencinin gözünden ele almış bulunmaktayız. Şimdiden keyifli okumalar dileriz.


Berkay GÜL , 21 yaşında Fransa vatandaşı. Grenoble Hukuk fakültesinde lisansının ikinci senesinde. Sn. Gül’e öncelikli olarak neden hukuk fakültesi seçtiğini sormak istedik zira ülkemizde en çok tercih edilen bölümlerin başında hukuk gelmekte. Öyle ki bu durumun önüne geçebilmek ve eğitimin nitelik ve nicelik olarak iyileştirilebilmesi adına hukuk fakültesine başarı sıralaması YÖK tarafından getirildi. Peki ya Fransa’ da böyle bir ‘başarı kıstası’ var mı ? Öncelikle Fransa ‘da hukuk okuyabilmek için liseyi bitiren her öğrenciye üniversiteye başvurma hakkı tanınır ve öğrenciler bizdeki üniversite sınavı yerine direkt olarak fakülteye girerler. Pek tabii hukuk fakültesinde ilk sene 700 öğrenci bulunurken bu sayı her geçen sene azalmaktadır. Fransa ‘da Türk eğitiminin aksine lisansının profesyonelliği olmadığını ancak yüksek lisansın çok büyük önem kazandığını söylemekte fayda var.


Türkiye hukuk fakültelerinde büyük çoğunlukla teoriye dayalı eğitim verilmekte. Pek az okul sanal mahkeme adı altında öğrencilerine dava dilekçesi yazma yolu ile pratik dersi açığını kapamaya çalışmakta. Bu durum ne yazık ki Fransa’da da aynı şekilde görülmekte. Eğitim sistemleri tamamen teoriye dayamakta olup ancak yüksek lisansta pratik çalışmaları bulunmaktadır.


Eğitim süresi boyunca neredeyse her hukukçu adayının evrensel haline gelmiş bir sorusu ile karşı karşıya bulunmuş durumundayız. Okulun olmadığı dönemlerde staj yapılmalı mıdır ? Bu soruya cevaba Fransa ile başlayalım, isteyen öğrenciler istedikleri sınıfta başlamak üzere gönüllü yaz stajlarını bürolarda yapabilmekteler ancak Fransız akademinin görüşüne göre ikinci sınıfın bitimi ile staja başlamaları daha doğru olacağını düşünüyorlar. Buna sebep olan algı ise yüksek lisans dosyası incelenen öğrencinin birinci sınıftayken staj yapmasını torpil olarak görmekteler. Türkiye’de ise öğrenciler istedikleri zaman gönüllü stajlarını yapabilmelerinin yanı sıra bu gönüllü stajlarını yasal staj öncesi deneyim olarak görüp çalışıyorlar. Pek tabii lisans dönemi boyunca çalışmayan öğrenciler ile aralarında bürolar bakımından bir ayrımcılık gözetilmemektedir.


Lisans döneminin bitimi ile her iki ülke bakımından devam etmede farklı yol haritaları çizilmekte. Örneğin Fransa’da lisansını bitirmiş bir hukuk mezunu ardından yüksek lisansa devam ederken Türkiye ‘deki bir hukuk mezunu yüksek lisans yapıp yapmaması tercihine bağlı bırakılmıştır. Lisans eğitiminden hemen sonra avukatlık için yasal stajını istediği baroya başvurarak başlatabilmektedir. Fransa’da yüksek lisansını bitiren bir hukuk öğrencisi avukatlık okuluna adaylık gönderir ve bu okula girmek için hem dosyası incelenir hem de bir sınava girer. Bu sınavda eğer ortalamayı tutturursa okula kabul görür. Fransa genelinde 11 tane avukat okulu bulunmaktadır ve bu okullar kabul edilen öğrencilere 18 aylık formasyon verirler. Teorik formasyon sürecinde avukatlığın teknik noktaları öğretilir, bir avukatın yanında 6 aylık bir staj gördükten sonra öğrenciler baro sınavlarına hazırlanır. Eğer baro sınavında ortalamayı alırsa öğrenci avukat olur. Türkiye’de ise staj iki altı aya bölünüp ikinci altıncı ayın bir avukatın yanında yaptıktan sonraki süreci tamamlayan stajyer avukat baro sınavına girmeksizin baro tarafından ruhsat töreni yapıldıktan sonra avukat olmaktadır. Fransa’da ise sınavlar bittikten sonra cübbe sipariş edilir ve seremoni hazırlanır. Baronun bulunduğu şehirdeki adli sarayın başkanı seremoniyi yürütür, ve her yeni avukat gelip yemin eder. Bu avukatlığa doğru atılan son adimdir, bu adımdan sonra artık öğrencilik biter. Fransa’da bir hukukçu eğer avukat olmak istiyorsa ve hiç sınıfta kalmazsa, toplam 6 sene ve 6 ay okumak zorundadır.


Hukukçu olma serüveninden hemen sonra iki ülkedeki hukukun işleyişi, yargıda avukatın yerinden bahsetmemiz kaçınılmaz olacaktır. Türkiye’de henüz daha çok başında olduğumuz şirketleşmiş avukatlık sistemi yerine daha küçük ve bireysel avukatlık büroları hakim. Türkiye ile Fransa bu konuda ortak özellik göstermekte her iki ülkede büyük avukatlık şirketleşmesi yapısı temeli henüz atılmamıştır. Fransa’da avukatlar kabine halinde çalışırlar, ortalama her kabinede 2 veya 4 avukat bulunur ve bunlar çoğu zaman ortak olarak tanımlanır. Sn. Gül bu konuda şöyle ifade ediyor ‘...Büyük avukat şirketlerine hiç rastlamadım eğer varsa da çok nadir olmalı çünkü burada asıl avukatlık bireysel çalışmakla yapılır. O yüzden “avukat kabinesi” diye hitap edilir, ne kadar da aslında bir şirket olsa, “avukat şirketi denmez”. Zaten kabine, kabin sözcüğünden gelir yani ufak bir alan anlamındadır.


Avukatlar tarih boyu köle kullanmadılar ama hiçbir zaman efendileri de olmadı! Evet Molierac böyle tanımlıyor avukatlığı peki ya günümüz dünyasında avukatlık nerede nasıl yaşıyor ? Fransa’da adliyeler ve avukatlar özel bir site üzerinden iletişim kuruyorlar, ayrıca her avukatın bulunduğu baronun şehrindeki adliyesinde bir posta kutusu olur. Yani avukatlar her gün adliyeye gitmek zorundalardır. Ayrıca devletin servisinde olan avukatlar vardır, bunlara “ofis komisi avukatlar” denilir. Bu avukatlar çoğu zaman yeni formasyonunu bitirmiş genç kişilerdir. Adliye geliri olmayan, veya avukat tutmamış insanlar için büro açar ve bu insanlar mahkemeden önce başvuru yaparlar. Hemen bir ofis komisi bulunur ve bu avukat genelde iki veya dört saat içerisinde dosyayı hazırlar ve müvekkilini savunmak için mahkemeye çıkar. Gül’e göre bu çok zor bir iştir zira çabuk olmak gerekiyor ve çoğu zaman maaşı düşük oluyor. Bu sistem, Türkiye’deki CMK sistemi ile paralellik göstermekte. Fransa’da mesleğe başlamak için yapılabilir fakat deneyim sahibi avukatlar bu isi yapmazlar, onların kendi müvekkilleri vardır. Türkiye’de devlet kurumları memur ve avukat bakımından farklılık gösterir zira bir avukatın işini yaptırabilmesi için sürekli olarak adliyeye gitmesi gereklidir. Fransa’daki sistemin bir benzeri Türkiye’de ise UYAP avukat portal üzerinden birtakım işlerini adliyeye gitmeksizin yapılabilmektedir ancak bu çok küçük bir orandır yine de avukatın adliyeye gitmesi gereklidir.


Fransa’da avukatların cübbeleri kilise rahiplerinin elbiselerinden alınmıştır, zira eskiden bu görevi rahipler yerine getirirmiş, ayrıca bu cübbelerde 33 düğme bulunur, bu da İsa’nın çarmağa gerildiği yaştır. Avukat olmak için Fransız vatandaşlığı da mecburidir. Türkiye’de ise ne avukat cübbesinde ne de hakim savcı cübbesinde tek bir düğme dahi bulunmaz zira hukukçu kimsenin önünde düğmesini iliklemez. Avukatlık cübbesinin yeşil rengi hukuk davalarını temsil ederken kırmızı renk ceza davalarını temsil etmektedir. Kamu hizmetinden ötürü cep bulunmaz, bağımsızlığı temsil etmek adına düğme yer almaz. Anlaşılan o ki her iki ülkenin manevi değerleri açısından büyük farklar gözetilmektedir.


Hakim savcılık mesleği açısından da iki ülkede başlı başına farklıklar göze çarpmakta. Hukuk yüksek lisansını bitiren bir öğrenci Bordeaux şehrinde bulunan tek hakim ve savcı okuluna adaylığını gönderir, bu okul çok prestijlidir ve az sayıda öğrenciyi kabul eder. Adaylıklar incelendikten sonra bir yarışma düzenlenir, okul kabul edeceği öğrenci sayısını belirler ve bu sayıya göre ilk en iyi puanı almış öğrencileri okula kabul eder. Dosyası çok iyi olan bazı öğrenciler bu yarışmanın bir kısmını yarışmaya katılmayarak geçebilirler.


Hakimlik ve savcılık okuluna bu yarışmadan sonra kabul edilenler artık bu meslekleri yapacaklarından emindirler, avukatların tersine, okula girmeden önce yemin ederler. Ayrıca bu yemin törenine cübbeleri ile katılırlar. Hakimlerin cübbelerinde ermin hayvaninin kurku bulunur, zira bu meslek aslında eskiden aristokrasinin kralın adına yerine getirdiği bir kutsal görev olarak görülür. Ermin kurku ise kralların kürküdür.


Bu okul 3 yıl sürer, 18 ay teorik formasyon verilir, okulda mahkeme nasıl yönetilir, kararlar nasıl yazılır bir hakim nasıl karar verir yasaya nasıl anlam verir öğretilir. Geri kalan, 18 ay boyunca staj görülür. Bu staj mahkemede, avukat kabinesinde ve cezaevinde yapılır. Gelecek hakimler cezaevinde staj görürler çünkü insanları nereye gönderdiklerini bilmeleri meslekleri için önemlidir. Staj sonuçları ile elde edilen puanlama onların nereye atanacaklarını belirler, en iyi puanı alan en iyi makama getirilir.


Bir avukat sekiz yıl boyunca mesleğini yaptıktan sonra hakim veya savcı olmak için aday olabilir, eğer yaşı ve kriterleri tamam ise hakim, veya savcı olabilir. Hakim olmak için de Fransız vatandaşı olmak gerekir.


Türkiye’de hakim savcılık sınavına katılmak için aranan kriter hukuk fakültesinden mezun olmak ve Türk vatandaşı olmaktadır. Sınavı kazanan adaylar, mülakat için Ankara’ya giderler ve mülakattan geçen adaylar Hakim Savcılık Akademisinde staj görmeye başlarlar. Staj sonunda atamaları ile göreve başlayacakları illere giderler. Hakim ve savcı cübbesinde düğme bulunmaz, cübbenin yeşil rengi hukuk davalarını kırmızı rengi ceza davalarını, siyah rengi kanunlarının otoritesini, sarı renk ise adalete hizmet etmenin ağırlığını temsil etmektedir.


Yazımızın sonuna doğru gelirken son bir senede dünyayı etkisi altına alan pandemi döneminden de kısaca bahsetmemiz önem taşıyacaktır. Fransa’da pandemi başlangıcını Gül’ün sözleri ile yer verelim ‘ Pandemi başladığında 14 mart 2020’de Fransa genel bir yasakla 2 ay bizi evimize kapattı, bu hepimizi sok etti ve üniversite buna hazır değildi. Ben son dersimi hatırlıyorum da sivil hukuk görüyorduk, profesör geldi ve ayni sırada başbakan aynı ortamda 100 kişiden fazla kimse olamaz şeklinde bir kararname çıkarmıştı. Bunu profesöre söyledik zira biz 300 kişiydik, profesör dekanımızın yanına gitti ve geri geldiğinde “evinize gidin dersler yasaklanmıştır” dedi. Ve o günden beri okula geri dönemedik. Gecen sene son donemi bitiremedik bile çünkü uzaktan eğitim kavramı henüz yoktu.


Bu durumdan kimse memnun değil çünkü öğrenci hayati kampüse gitmek, kütüphaneye gitmek ve en önemlisi her hafta stres atmak için eğlenmek, arkadaşlarla dışarı çıkmak gibi şeylerle dolu aslında. Biz mart ayında bir senedir hayatımızı askıya almış bir gençlik olarak tarihe geçeceğiz ve bu kimseyi mutlu etmiyor. Kendim bu sene ilk donemi çok kötü yaşadım ve yasaklar bunu daha kötüleştirdi.


Çoğu öğrenci ise okuldan ayrıldı, depresyona girenler oldu ve en son Lyon hukuk fakültesindeki çaresiz bir öğrenci intihar etti. Bu durumda devlet bizim için yine yardımda bulundu. Mesela kampüslerdeki restoranlarda öğlen yemekleri 1 Euro yapıldı, burslu öğrencilere sene sonunda 150 Euro fazla para ödendi. Öğretim üyeleri bu durumda kendilerini bir kenara bırakmış durumda, bizim öğretmenlerimiz bizi düşünmekle meşguller. İdare hukuk profesörümüz bize her zaman; “siz daha önemlisiniz, bizim bir hayatimiz var zaten geleceğimizi düşünmüyoruz, siz hem geleceğinizi düşünüyorsunuz hem de okumakla meşgulsünüz (…) buraya kadar tutundunuz ve bu çok cesaret istedi, eğer buraya kadar geldiyseniz bilin ki siz diplomanızı da alacaksınız” demişti. Bugün her derste uzaktan eğitim alıyoruz, bu artık bir rutin. Türkiye’de ise akademide büyük aksaklıklar meydana geldi, uzaktan eğitime geçildi ancak çoğu öğrenci verim alamadı zira ülkede herkesin ekonomik şartları eşit değil ve Fransa gibi öğrencilere hiçbir konuda akademisyenler başta olmak üzere yardım gelmedi. Öğrenciler arasında çok yaygın olan bir söylem dahi ortaya çıktı "pandemiyi sanki biz başlattık"...


Anlaşılan o ki akademi birçok alanda iki ülke arasında da uçuruma yol açacak kadar derin bir yol ayrımına girmiş. Hukuk fakültesi sadece öğrenci mezun eden eğitim kurumu değil, her koşulda hakkaniyetli, akademi tarafından hukuk nosyonunu bakış açısını ivedilikle kazandırılmış eğitim kurumu olmalıdır. İşte Fransa’da gerçek akademi ve hukuki bakış açısı her koşulda ve her zaman öğrencisine kazandırılmış durumda, değer verilmekte. Pandemi gibi büyük bir kriz de dahi bu görülmektedir.


Dilerim ki sevgili okuyucu, pek kıymetli Prof. Dr. Kemal GÖZLER hocanın "akademi bitmiştir" sözünden sonra akademi üzerindeki ölü toprağını atar ve gerçek işlevine öğrencisine bakış açısını kazandırmaya, her koşulda yanında olmaya hiçbir zaman öğrencisini göz ardı etmeyerek devam eder. Nice hakkaniyetli ,hak hukuk kavramını benimsemiş hukukçuların yetiştirileceği değer ve önem verileceği güzel aydınlık dolu günlere …


Son Yazılar

Hepsini Gör
AVUKAT OLMAK

Röportaj: Av. Fatih KARABULUT Röportajı Yapan: Zeynep TORUN Merhaba öncelikle, röportajımızın başında sizi tanımayı istiyoruz. Hayat...

 
 
 

Comments


Bizimle iletişime geçin! :)

Tel: 0212 221 76 77

Darülaceze Cd. No:11 D:8, 34382 Şişli/İstanbul

Mesajınız başarıyla iletilmiştir.

© 2018 by Seetup Media 

bottom of page